………. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE
Dosya No: …… E.
DAVALILAR : 1) Ad- Soyad, T.C. Kimlik No,
Adres
2) Ad- Soyad, T.C. Kimlik No,
Adres
VEKİLİ : Av. Ad- Soyad,
Adres
DAVACI : Ad- Soyad, T.C. Kimlik No,
Adres
VEKİLİ : Av. Ad- Soyad,
Adres
KONU : Dava dilekçesine karşı cevap dilekçemizin ve ihtiyati tedbir kararına ilişkin itirazlarımızın sunulmasından ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
Yukarıda esas numarası yazılı Mahkemeniz dosyası ile davacı vekili; kök muris …….’ın sağlığında iken, …..İli …….. İlçesi …… Mahallesi ….. Ada ……… parsel üzerinde bulunan taşınmazın …. ve …. no’lu bağımsız bölümlerinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak temlik edildiğini ileri sürerek miras payı oranında tapu iptali ile davacı adına tescili isteminde bulunmuştur.
Davalı müvekkiller …… ve ……..’ın hukuka uygun bir şekilde iktisap ettiği taşınmazlar hakkında açılmış olan işbu davanın, aşağıda açıklayacağımız sebepler doğrultusunda reddine karar verilmesini talep etmekteyiz. Şöyle ki;
- MÜVEKKİL ……. ADINA KAYITLI OLAN BAĞIMSIZ BÖLÜM HİÇBİR ZAMAN MURİSİN MALVARLIĞINA DAHİL OLMAMIŞ OLUP, MURİS TARAFINDAN YAPILMIŞ BİR DEVİR İŞLEMİ BULUNMAMAKTADIR. BU HALDE SÖZ KONUSU TAŞINMAZ İÇİN MURİS MUVAZAASI SEBEBİYLE TAPU İPTAL VE TESCİL TALEP EDİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR
Davacı taraf da açtığı işbu dava ile müvekkil …….’nın üzerine kayıtlı (……) no’lu bağımsız bölümün muris muvazaası sebebiyle tapu iptal ve tescilini talep etmiştir.
Muvazaa; tarafların iradeleri ile irade beyanları arasında karşılıklı ve bilerek ve isteyerek yaratılan uyuşmazlıktır. Tarafların iradeleri ile beyanları arasında fark olmasının asıl sebebi, tarafların gerçekte yapmak istemedikleri bir işlemi yapmış gibi göstererek üçüncü kişileri aldatmaktır. Bu halde, muris muvazaasından kaynaklı tapu iptal ve tescil davasının dinlenebilmesinin ön koşulu da; muris tarafından yapılmış bir devir işleminin mevcut olmasıdır.
Bu itibarla müvekkil ….’nın mülkiyetindeki (……) no’lu bağımsız bölüm, hiçbir zaman muris ……..’ın malvarlığına dahil olmadığından, huzurdaki davanın konusu yapılamaz. Zira davacı tarafça da dosyaya sureti sunulan ve muris ile yüklenici arasında yapılan …….Noterliği’nin …… tarihli “Düzenleme Şeklinde Taşınmaz Mal Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi” ile murise ait arsada yapılacak gayrimenkul üzerine inşa edilecek binanın …. katlı; … bodrum, .. zemin, … normal ve … çatı arasından ibaret olacağı; bodrum katta …. dükkana ait depo, zemin katta …. dükkan, normal katlarda … tane daire olmak üzere toplam ….. bağımsız bölümlü bina inşa edileceğini, ….. hisse kabul edilerek …. hissesi müteahhide, … hissesi mal sahibine ait olacağı kararlaştırılmıştır. Sözleşme uyarınca dava konusu taşınmaz üzerinde bodrum + zemin kat + …. normal kat ve çatı katından ibaret bir yapı bulunmaktadır. Her katta da …. daire bulunmaktadır.
Bu şekilde dava konusu edilen (….) no’lu taşınmazın mülkiyet hakkı; muris ….. ile yüklenici …… arasında akdolunan satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, dava dışı üçüncü şahıs …….adına özgülenmiştir. Bunun yanında, dosyaya sunulu resmi tapu kayıtlarından da açıkça görüldüğü üzere, (…….) no’u bağımsız bölüm; önce ……., sonra ……, akabinde …… adlarındaki dava dışı üçüncü şahıslara temlik edilmiş ve nihayet …… tarihinde yine satış suretiyle müvekkil ……’nın mülkiyetine geçmiştir. Bu hususta dava dışı …….’ün dava dışı …..’a yaptığı taşınmaz satışı karşılığında, dava dışı …….. banka aracılığıyla ödeme yapmış olup bu da sürecin başından itibaren satış işlemlerinin gerçek olduğunun kanıtıdır.
Bununla birlikte dosya kapsamına bakıldığında; bahsi geçen malikler arasında gerçekleşen devirlerin kısa aralıklarla yapılmadığı, taşınmazın gerçek değeri ile satış bedelleri arasında fark bulunmadığı ve müvekkil ………’nın alım gücü konusunda muvazaaya muhtaç bir durumda olmadığı sabittir. Tüm bu hususlar göz önüne alındığında; davaya konu mülkiyet hakkının, muvazaa veya herhangi bir hukuka aykırılık barındırmaksızın kazanıldığı anlaşılacaktır.
Sonuç itibariyle; hiçbir zaman muris ……..’ın mülkiyetinde olmamış ve her yönüyle hukuka uygun bir şekilde müvekkil ………. tarafından iktisap edilmiş bir taşınmaz bakımından davacının iddiaları hukuken açıklanabilir veya ispatlanabilir bir hakka dayanmamaktadır. Bu nedenle söz konusu taşınmazın, mirasçılardan mal kaçırmak maksadıyla temlik ettiği iddiası ile muris muvazaasından kaynaklı tapu iptal ve tescil davasına konu edilmesi mümkün değildir.
- MÜVEKKİL ………’A YAPILAN DEVİR İŞLEMİ, BAKIM YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN YERİNE GETİRİLMESİ KARŞILIĞINDA YAPILMIŞ İVAZLI BİR DEVİR İŞLEMİ OLUP; MEVCUT HALDE MAL KAÇIRMA KASTIYLA YAPILAN MUVAZAALI BİR İŞLEM BULUNMAMAKTADIR
Davacı taraf açtığı işbu dava ile müvekkil …….’ın üzerine kayıtlı (…..) no’lu bağımsız bölümün de muvazaalı ve mal kaçırma kastıyla devredildiğini iddia ederek muris muvazaası sebebiyle tapu iptal ve tescilini talep etmiştir.
Bilindiği üzere uygulamada ve Yargıtay kararlarında mirasbırakan ve alt soyu arasında gerçekleşen muvazaalı devirler “muris muvazaası” olarak tanımlanmıştır. Muris muvazaasında; mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak diğer mirasçıları miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapudaki resmi sözleşmede iradesini satış doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu noktada; tapudaki işlemin muvazaalı olduğu ve devrin mal kaçırma kastıyla yapıldığı hususları hiçbir tereddüte mahal vermeyecek şekilde iddia eden tarafından ortaya konabilmelidir. Türk Medeni Kanun’un 6. maddesi ile hükme bağlanan herkesin hukuki yararı mevcut iddiasını ispatla mükellefiyeti gereğince; dava konusu temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerekmektedir.
Davacı tarafın davalı müvekkil …….’ın mülkiyetinde olan (……) no’lu bağımsız bölümün, terekeden mal kaçırılmak suretiyle iktisap edildiği iddiası; davacının, somut olayın özellikleri ve murisin gerçek iradesini dikkate almaksızın salt çıkar elde etmek maksadıyla yönelttiği haksız bir iddiadan ibarettir.
Nitekim muris …….’ın vefat etmeden önce, yaşının ilerlemesiyle bakım ve destek ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Tek başında hayatını idame ettirmede dahi güçlük yaşamıştır. Bu nedenle günlük yaşantısında dahi, davalı müvekkil torunu müvekkil ……’ın bakımı, ilgisi ve hizmetiyle yaşamını sürdürmüştür. Yani bu süreçte, dedesinin bakım ve desteğini davalı müvekkil ……. üstlenmiştir.Muris ……… de, kendisinin her türlü bakımını üstlenen davalı müvekkil ……..’a, gösterdiği emek ve hizmetlerinin karşılığını vermek istemiştir. Bu nedenle de dava konusu (…….) no’lu bağımsız bölüm niteliğindeki taşınmazı, kendisi ve işleriyle ilgilenip her türlü ihtiyacını karşılayan davalı müvekkil …….’a gerçek bedelinden düşük bir bedel ile satarak temlik etmiştir.
Nitekim tapu akit tablosunda da görüleceği üzere, kök muris ….., taşınmazdaki intifa hakkını saklı tutarak çıplak mülkiyeti devretmiştir. Böylelikle; hem davalı müvekkilin kendisine gösterdiği ilgi ve emeğin karşılığını, malın gerçek değeri ile satış değeri arasındaki fark nispetinde bağış yaparak ödemiş, hem de saklı tuttuğu intifa hakkı ile kendisini güvence altına almıştır. Haklılığımıza delalet bu hususlar tapu kayıtlarında sabit olduğu gibi, olayların olağan akışı hakkında görgü ve bilgiye sahip tanık anlatımlarıyla da ispat olunacaktır.
Bu noktada belirtmek isteriz ki; yukarıda bahsini ettiğimiz, satış bedeliyle malın gerçek bedeli arasındaki salt bedel farkı, mirasbırakanın mal kaçırma saikinde olduğunu göstermeyecetir. Mirasbırakanın malını az bir bedelle devretme işlemini, bedelde muvazaa ile karıştırmamak gerekir. Zira dava konusu olayda, malın gerçek bedeliyle satış bedeli arasındaki fark; mirasbırakanın kendisine gösterilen emek ve hizmetin karşılığı olarak satış bedelinden mahsup edilmiştir. Diğer bir ifadeyle; murise gösterilen hizmet ve emek gibi manevi değerler, taşınmazın satışı aşamasında malın gerçek değeri ile satış bedeli arasındaki fark nispetinde bir maddi değere bürünmüş-semen olarak değerlendirilmiştir. Bu durumda, mirasbırakanın mirasçısından mal kaçırma amacıyla hareket ettiğinden bahsedilemez. Somut olayın özelliği gereği, mirasbırakan aldığı bedeli bakım karşılığında sözleşmeye aynen yansıtmış olup; bu durum da muvazaanın aksine gerçek satış iradesini ortaya koyan bir işlem olarak karşımıza çıkar.
Yargıtay uygulaması da; mirasbırakanın kendisinin bakımı ve ihtiyaçları ile ilgilenen ve kendisiyle birlikte yaşadığı alt soya yaptığı devirde diğer mirasçılardan mal kaçırma kastının olmadığı, kendisine bakan mirasçısına duyduğu minnet duygusundan dolayı tapulu taşınmazını devrettiği, bu nedenle muris muvazaasının şartları oluşmadığı ve YİBGK’nun 1974 tarihli İBK’nın uygulanamayacağı yönündedir. Yine Yargıtay’ın, mirasbırakanın gerçek iradesinin ne olduğunun tespitini yaparken baz aldığı hayatın olağan akışı içerisindeki taraflar arasındaki beşeri ilişki ile toplumsal eğilim, mirasbırakanın bakımını üstlenen kişiye karşı duyduğu minnet duygusu vb. olgular somut olay ile birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu edilen satış işleminin, hukuka uygun ve murisin gerçek iradesini yansıtır bir biçimde gerçekleştiğini ortaya koymaktadır.
- Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 28.04.2016 tarihli E. 2014/16629, K. 2016/5200 sayılı kararında; “… murisin sağlık sorunlarının bulunduğu, mirasbırakanın eşi öldükten sonra 15 yıl kadar davalının yanında kaldığı, mirasbırakana davalının bakıp ilgilendiği, ayrıca çekişme konusu taşınmazın minnet duygusu ile davalıya verildiği hususunun davacının da kabulünde olduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın değerinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin, başka bir ifadeyle, malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya emek de olabileceği kabul edilmelidir. … mirasbırakanın yapmış Olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirastan mal kaçırmak olmadığı kabul edilmelidir.” denilerek bakım karşılığında yapılan devrin ivazlı bir devir olduğu ve bu noktada mal kaçırma kastı bulunmadığı ifade edilmiştir.
- Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 18.10.2016 tarihli, E. 2014/14061, K. 2016/9522 sayılı kararında; “Her ne kadar akitte gösterilen bedel akit tarihindeki gerçek bedelden düşük ise de, salt bedeller arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olamayacağı açıktır.” denilmiştir.
Yukarıda açıkladığımız somut olgular, mevcut yasa ve Yargıtay içtihatları birlikte değerlendirildiğinde; ortak murisin sağlık durumunun kötüye gitmesiyle birlikte artan sosyal ve ekonomik ihtiyaçları neticesinde müvekkillerin gösterdiği bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu dikkate alındığında; yapılan devrin ivaz karşılığı olduğu ve mirasbırakanın satış sözleşmesini yapmakta haklı ve makul bir nedeninin var olduğu görülerek, mirasbırakanın maliki olduğu taşınmaz üzerinde (intifa hakkını üzerinde tutarak) yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin, mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı açıktır.
Dava konusu devir işlemi, gerçek bir ivazlı tasarruf olup normal bir bakım ve desteğin üzerinde gösterilen emeğin, miras bırakan tarafından karşılığının ödenmesi ve bunun da dava konusu temlik şeklinde gerçekleşmesi hayatın olağan akışı ile uyuşmakta iken; karşı yanın söz konusu işlemlerde muvazaa olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tescil talebi hukuka ve hakkaniyete aykırı bir tutumdur. O halde tarafımıza yöneltilen haksız davanın reddolunması gerektiği sabittir.
- İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNE İLİŞKİN AÇIKLAMALARIMIZ
Davacı taraf dava dilekçesinde ihtiyati tedbir talep etmiştir. Ancak ihtiyati tedbirin şartları somut olayda bulunmamaktadır.
HMK 389. maddede ihtiyati tedbir ile ilgili olarak; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle, hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşması ya da tamamen imkansız hale gelmesi veya gecikmesi sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması halleri için ihtiyati tedbir kararı verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
İhtiyati tedbir kararı; mal rejiminin tasfiyesine dair alacak ile diğer alacak talepleri ile ilgili dava sonunda elde edilebilecek hak ve alacağın teminine yöneliktir. Bu sebeple elde edilme ihtimali olan hak ve alacağa göre ihtiyati tedbir kararı verilmelidir.
Yukarıda da açıkladığımız üzere; davacının dava konusu ettiği (……) numaralı taşınmaz hiçbir zaman muris …….’ın malvarlığına dahil olmamıştır. Bu durumda hiçbir suretle kök murisin malvarlığına dahil olmamış ve her yönüyle hukuka uygun bir şekilde iktisap edilmiş olan taşınmaz, huzurdaki davanın konusu yapılamayacağı gibi muvazaa iddiaları sonucu tapu kaydının iptal edilmesi ile yargılama sürecinde ihtiyati tedbir konulması sonucuna maruz bırakılamaz.
Bununla birlikte yine yukarıda açıkladığımız üzere; dava konusu yapılan (…..) numaralı bağımsız bölüm de, muris …….’ın vefat etmeden önce yaşının ilerlemesiyle bakım ve destek ihtiyacının ortaya çıkması ve muris ……’ın, kendisinin her türlü bakımını üstlenen davalı müvekkil ……’a gösterdiği emek ve hizmetlerinin karşılığını vermek istemesi neticesinde gerçek bedelinden düşük bir bedel ile ivaz karşılığı müvekkil ……’a satılarak devir konusu yapılmıştır. Bu halde Yargıtay içtihatlarına göre de bakım karşılığında yapılan devrin ivazlı bir devir olduğu ve bu noktada mal kaçırma kastı bulunmadığı açıktır.
Bu halde davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin haksız olduğu açık olup, verilen ihtiyati tedbir kararının tüm sonuçları ile ortadan kaldırılması gerekmektedir.
HUKUKİ SEBEPLER : TMK, TBK, HMK ve sair ilgili yasal mevzuat
HUKUKİ DELİLLER : Delillerimizin hasredildiği anlamına gelmemek ve karşı tarafın delillerine mukabil yeni delil ibraz etmek, ortaya çıkacak yeni durumlar karşısında delil sunmak ve sair delil sunma haklarımız ile fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla;
- …. Noterliği’nin …. Tarih Ve …. Yevmiye Numaralı Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi
- Banka Dekontları
- Tapu Kayıtları ve Resmi Senetler
- Çap Durumu ve İmar İşlem Dosyası
- Keşif ve Bilirkişi İncelemesi
- Tanık Beyanları,
- Yemin ve İsticvap
- Yargıtay içtihatları ve doktrin görüşleri
- Ve sair kanuni ve takdiri bütün deliller
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz ve izah ettiğimiz nedenler ve Mahkemenizce resen gözetilecek hususlar neticesinde ve fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla;
- İhtiyati tedbire ilişkin itirazlarımızın kabulüne,
- Devamında açılan haksız ve hukuka aykırı işbu davanın reddine,
- Yargılama ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,
karar verilmesini bilvekale talep ederiz.
Davalılar Vekili
Av. ……..