Selimoğlu Hukuk

Kazanç Kaybı Dava Dilekçesi Örneği

…….………. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE

Dosya No…………. E.

DAVALI                     : Ad- Soyad, Vergi No

Adres 

 

VEKİLİ                        : Av. Ad- Soyad,

Adres

 

DAVACI                    : Ad- Soyad, Vergi No

Adres

 

VEKİLİ                        : Av. Ad- Soyad,

Adres

 

KONU                        : Yasal süresi içerisinde cevap dilekçemizin sunulması ve açılan davanın reddine karar verilmesi talebimiz hakkındadır.

AÇIKLAMALAR       :

Yukarıda esas numarası yazılı dosyada davacı taraf; araç kiralama şirketi olduklarını, kendilerine ait ticari araç olan ……  plakalı ……….. marka ve …… model araç ile müvekkil şirkete ait ………. plakalı aracın kazaya karıştığını, meydana gelen kaza sebebiyle kendilerine ait araçta hasar meydana geldiğini ve serviste bir süre onarımda kaldığını, onarımda kaldığı süre boyunca araçlarının kiralanamadığını ve kazançtan mahrum kaldıklarını iddia etmiştir. Bu kapsamda da fiili onarım süresinin belirlenmesi ve bu belirleme sonrası kazaya konu araç ile aynı marka ve model araçların kaza tarihindeki güncel kira bedelinin belirlenerek kazanç kaybı miktarının tespit edilmesini talep etmişler ve …… tutarında işbu belirsiz alacak davasını açmışlardır.

Söz konusu dava dilekçesi müvekkile …… tarihinde tebliğ edilmiş olup süresi içerisinde sunduğumuz cevaplarımız aşağıdaki gibidir:

  1. USULE İLİŞKİN İTİRAZLARIMIZ

 

  • Dava Konusu Olayda Talep Edilen Alacak Miktarı, Davacı Tarafça Belirlenebilir ve Tespit Edilebilir Durumdadır. Bu Halde İşbu Davanın Belirsiz Alacak Davası Olarak Açılmasında Hukuki Yarar Mevcut Değildir ve Davanın Usulen Reddi Gerekmektedir

Davacı taraf dilekçesinde; kaza sonucunda uğranılan zarar miktarının başlangıçta tam ve kesin olarak belirlenemediği, alacak miktarının tespitinin yargılamayı gerektirdiği iddiası ile huzurdaki davayı belirsiz alacak davası olarak ikame ettiğini belirtmiş, talep sonuç kısmında da belirli bir miktar belirtmeden fazlaya ilişkin talep ve dava hakkını saklı tuttuğu açıklaması ile ……-TL iş durması-kazanç kaybı bedelini talep etmiştir.

HMK madde 107’de belirsiz alacak davası ile ilgili olarak; “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” denilmiştir

Somut olaya baktığımız davacı taraf araç kiralama şirketidir. Dava konusu aracın, ne kadar süre için ne kadar ücret karşılığında kiralandığı da kendilerinin bilgisi dahilinde olan hususlardır. Nitekim BELİRTİLEN KİRA BEDELİNİ KABUL ETTİĞİMİZ ANLAMINA GELMEMEKLE BİRLİKTE; dosyaya sundukları ……. tarihli dilekçeleri ekinde; kaza tarihine yakın bir tarihe dair dava konusu aracın aylık kiralama bedeline ilişkin fatura ve kiralama sözleşmesi suretini sunmuşlardır.

DAVACI TARAFINDAN SUNULAN DAVA KONUSU ARACA DAİR ÖRNEK KİRA SÖZLEŞMESİNE VE FATURAYA BAKILDIĞINDA; ARACIN KİRALAMA BEDELİNİN BELİRLİ OLDUĞU VE DAVACI TARAFÇA TESPİT EDİLEBİLİNDİĞİ SABİTTİR. BU HALDE DAVA KONUSU ARACIN MEYDANA GELEN KAZA SEBEBİYLE ONARIM SÜRESİ BOYUNCA KULLANILAMAMASI VE İŞLETİLEMEMESİ NEDENİYLE ORTAYA ÇIKTIĞI İDDİA EDİLEN ZARAR DA TAM VE KESİN OLARA BELİRLENEBİLİR DURUMDADIR.

Bu halde somut olayda, davacı tarafın talep miktarı kendisinin belirleyebilmesi imkansız değildir yahut kendisinden beklenmeyecek bir durum söz konusu değildir. İddia ettiği alacağı belirlenebilir olduğundan, davacı tarafın huzurdaki davayı belirsiz alacak davası olarak açmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Bu sebeple açılan davada hukuki yarar mevcut olmadığından davanın usulden reddi gerekir.

  • Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 11.02.2014 tarihli 2014-442 E. 2014-2051 K. Sayılı kararında; “Şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmelidir.” denilmek suretiyle davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiği açıkça ortaya konmuştur.

Dolayısıyla huzurdaki davanın da belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün olmadığından, hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesini talep ederiz.

  1. ESASA İLİŞKİN İTİRAZLARIMIZ

 

  • Dava Konusu Araç Kaza Sonrası Aynı Gün İçinde Servisten Teslim Alınmıştır. Bu Halde Kazanç Kaybı Oluşmadığı Sabittir

Davacı taraf dilekçesinde; yaşanan trafik kazası sonucunda hasara uğrayan ticari araçların onarımı tamamlanıncaya kadar yani onarım süresi boyunca kullanılamaması, işletilememesi nedeniyle ortaya çıkan zararların kazanç kaybı zararını oluşturduğunu, dava konusu kaza sonucunda da kendilerine ait …… plakalı araçta meydana gelen hasar sebebiyle aracın bir süre onarımda kaldığını ve kaldığı süre boyunca aracın kiralanamadığını, bu sebeple de kazançtan mahrum kaldığını iddia etmiştir. Bu kapsamda da ekspertiz raporunda yazılı olan parçaların değişim veya onarım işlemlerinin süresi, parça bekleme süreleri, sigortadan dosya açılması ve eksper onay sürelerinin toplamı üzerinden iş durması-kazanç kaybı süresinin belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir.

Davacı tarafın dilekçesinde de bahsettiği üzere; kazanç kaybı, hasara uğrayan aracın bu hasar sebebiyle kullanılamaması halinde ortaya çıkmaktadır. Burada önemli olan husus aracın kullanılamadığı zamandır. Zira bu süreç iddia edilen zararın tespit edilmesinde esas kriterlerdendir.

Dava konusu olayda ise davacı tarafın iddia ettiğinin aksine, kazaya karışan bahse konu …….. plakalı araç kaza sonrası serviste onarıma götürülmüş ve aynı gün onarım işlemleri tamamlanarak aracın sürücüsü olan kişi tarafından servisten teslim alınmıştır. Nitekim bu hususta bahse konu araç sürücüsünün tanık olarak dinlenmesini talep ediyoruz. Tanık olarak dinlenecek olan araç sürücüsünün beyanı ile de aracın aynı gün içinde servisten teslim alındığı ispatlanacaktır.

Anlaşıldığı üzere; yaşanan trafik kazası sebebiyle aracın kaza günü onarıma götürülmesi ve yine aynı gün onarım işlemleri tamamlanarak teslim alınması neticesinde aracın kullanılamaması veya işletilememesi gibi bir durum söz konusu olmadığından fiilen meydana gelmiş bir zarar veya kazanç kaybı bulunmamaktadır. Bu halde fiilen aynı gün içinde teslim alınan, işletilmeye ve kullanılmaya devam eden araç ile ilgili olarak FARAZİ BİR ŞEKİLDE ekspertiz raporunda yazılı olan parçaların değişim veya onarım işlemlerinin süresi, parça bekleme süreleri, sigortadan dosya açılması ve eksper onay sürelerinin toplamı üzerinden iş durması-kazanç kaybı süresinin belirlenmesi HUKUKEN MÜMKÜN DEĞİLDİR.

Bu itibarla davacının huzurdaki dava ile talep ettiği iş durması-kazanç kaybı talebinin haksız ve gerçek dışı olduğu sabit olup reddi gerekmektedir.

  • Kabul Ettiğimiz Anlamına Gelmemekle Birlikte; Davacı Şirket, Mahrum Kaldığı Kazanca Ve Zarara İlişkin Olarak Somut Herhangi Bir Delil Sunamamış ve Belgelendirmemiştir. Bu Halde Zarara Uğradığına Dair İddiasını İspatlayamadığı Açıktır

Davacı taraf dilekçesinde; kendilerine ait aracın meydana gelen kaza sebebiyle maddi hasara uğradığını, onarımda kaldığı süre boyunca kiralanamaması ve işletilememesi sebebiyle kazançlardan mahrum kaldığını iddia etmiştir.

Zarar, tazminat borcunun en önemli unsurudur. Sorumluluk bakımından tazminat borcunun doğabilmesi için haksız fiillerde zararın meydana gelmesi şarttır. Zararın yokluğu söz konusu ise hukuki sorumluluk da olmayacaktır. Haksız fiilde zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.

Bu kapsamda davacı tarafın dilekçesinde bakıldığında; meydana gelen kaza sebebiyle kendilerine ait aracın kiralanamadığı ve işletilemediği, bu sebeple kazançtan mahrum kalındığı iddia edilmiş olmasına rağmen, dava dilekçesinde aracın mahrum kaldığı kazanca ilişkin olarak somut herhangi bir delil sunulamamış ve zarar belgelendirilememiştir. Hem bu durum hem de yukarıda açıkladığımız üzere kazaya karışan davacıya onarımda kalmadığı ve servise götürüldükten sonra aynı gün teslim alındığı gözetildiğinde; davacının meydana gelen kaza sebebiyle herhangi bir iş durması-kazanç kaybı yaşamadığı, maddi zarara uğramadığı açıktır.

Görüldüğü üzere davacı şirket, meydana gelen kaza sebebiyle maddi anlamda zarara uğradığını ispatlayamamış olup tazminat talebi yerinde değildir ve hukuken talep etmesi de mümkün değildir.

  • Dava Konusu Kaza İle İlgili Müvekkil Şirketin Sorumlu Olduğunu Söyleyebilmek Mümkün Değildir. Bununla Birlikte Davacının Dilekçesinde Müvekkil Araç Sürücüsü İle İlgili Kusur İzafesinin Ve Kusur Oranın Kabulü Mümkün Değildir

Davacı taraf dilekçesinde; meydana gelen trafik kazasında müvekkile ait araç sürücüsünün, kendilerine ait araç ile arasındaki takip mesafesini koruyamadığından kazaya sebebiyet verdiğini ve %100 kusurlu olduğunu, SBM tarafından yapılan kusur dağılımının da aynı yönde olduğunu iddia etmiştir. Bu kapsamda da meydana gelen kaza sebebiyle uğradığını iddia ettiği iş durması-kazanç kaybı süresinin ve bedelinin tespit edilerek tarafımızdan tahsilini talep etmiştir.

Dava konusu somut olayda müvekkil şirkete ait araç sürücüsü; kendisinden beklenen dikkat ve özeni gereği gibi yerine getirmiş, kaza olmaması için tüm önlemleri almıştır. Ancak buna rağmen dava konusu kaza meydana gelmiştir. Bu halde gerekli tüm özeni gösteren ve kusuru olmayan bir kişiyi, meydana gelen kazadan sorumlu tutmak adalete ve hakkaniyete aykırı bir durum yaratmaktadır. Araç sürücüsünün kusuru bulunmadığından meydana geldiği iddia edilen zarardan müvekkil şirketin sorumlu olduğunu söyleyebilmek de mümkün değildir.

Bununla birlikte davacının, kaza tespit tutanağını dayanak göstererek müvekkil araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğuna ilişkin iddiası da mesnetsiz ve dayanaktan yoksun olup kabulü mümkün değildir. Zira trafik kaza tespit tutanağı incelendiğinde; yalnızca sürücü görüşleri bölümü içerisinde olaya ilişkin anlatımın mevcut olduğu, müvekkilin %100 kusurlu olduğuna dair bir kanıt veya ifadenin mevcut olmadığı görülecektir. Bu bakımdan davacının müvekkil şirket araç sürücüsüne ilişkin asli kusur izafesi yersiz ve hatalıdır.

Ayrıca davacı SBM tarafından yapılan kusur dağılımına istinaden de müvekkil şirkete ait araç sürücüsünün kusur oranının %100 olduğu ifade etmiştir. Söz konusu kusur değerlendirmesi hatalı ve taraflıdır. Zira söz konusu kusur tespiti, sigorta şirketlerinin tutanaklar üzerinden yaptığı kusur tespiti olup bu halde iddia edilen kusur oranı da sübjektif bir değerlendirme sonucu ortaya konulmuştur ve kabulü mümkün değildir.

Mahkemenizce öncelikle, tarafsız bir bilirkişiye meydana gelen kazaya ilişkin tarafların kusurunun tespit ettirilmesi ve buna göre bir değerlendirme yapılması zorunludur. Zira TBK madde 49’da düzenlenen haksız fiil sorumluluğunda en önemli kriter illiyet bağıdır. Haksız fiil sorumluluğundan söz edebilmek için ortaya çıkan zararın haksız fiil neticesinde olması gerekmektedir. Bir diğer ifade ile davranış ile zarar arasında sebep-sonuç ilişkisi bulunmalıdır. Bazı durumlarda davranış ile zarar arasındaki uygun illiyet bağının kesilmesi mümkündür. Bu durumlarda davranış gerçekleştiren kişiyi haksız fiilden sorumlu tutmak mümkün değildir. Bunlar; mücbir neden, zarar görenin kusuru ve 3. kişinin kusurudur.

Mevzuata göre ve Yargıtay uygulamasında; olay/kaza zarar görenin kusurundan meydana gelmişse, zarar verdiği iddia edilen kişinin bir sorumluluğu olamaz. Bu kapsamda yapılacak kusur değerlendirmesi ve meydana gelen zararda davacıya ait araç sürücüsünün kusurunun tespiti önem arz etmektedir. Zira hukuken kişilerin kendi kusurlu eylemi nedeniyle sebep olduğu zararları diğer taraftan talep etmesi mümkün değildir.

Hal böyle olunca müvekkil şirkete ait araç sürücüsünün kendisinden beklenen dikkat ve özeni gereği gibi yerine getirdiği halde kazanın meydana gelmemesi için alacağı bir önlemin bulunmadığı da dikkate alınarak bilirkişi marifetiyle kusurunun olmadığının ve müvekkil şirketin sorumlu olmadığının tespit edilmesi, kusurunun olduğunun tespit edilmesi halinde davacı araç sürüsünün de kusuru dikkate alınarak kusur oranı değerlendirmesi yapılması ve sonrasında; davacı araç sürücüsünün kusurunun, müvekkil şirket sürücüsünün kusuru ile meydana gelen zarar arasındaki illiyet bağını keseceği ve meydana gelen zarardan müvekkil şirketin sorumlu tutulamayacağı göz önüne alınarak davanın reddi gerekmektedir.

  • Dava Konusu Olaya Kaza Tarihinden İtibaren Faiz İşletilmesi Talebi Hukuka Uygun Değildir. Bununla Birlikte Meydana Gelen Kaza Ticari İş Kapsamında Değildir. Bu Nedenle Ticari Faiz Talep Edilmesi Mümkün Değildir

Davacı taraf dilekçesinde; TTK gereğince araçların ticari işletme kapsamına olduğunu, kendilerinin iştigal konusunun araç kiralama işi olduğunu ve meydana gelen kaza nedeniyle uğradıkları zararın ticari bir zarar olduğunu iddia ederek kaza tarihinden itibaren avans faiz uygulanması gerektiğini iddia etmiştir.

Yukarıda açıkladığımız üzere; davacının herhangi bir kazanç kaybı olmadığından maddi tazminat istemi haksız ve dayanaksız niteliktedir, kabul edilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte kazayla ilgili kusuru bulunmayan, hatta yukarıdaki açıklamalarımız uyarınca hiçbir surette meydana geldiği iddia edilen zarar sebebiyle herhangi bir talep yöneltilemeyecek olan müvekkil şirkete, davacı tarafından kazayla ilgili hiçbir ihbar ve bildirimde de bulunulmamıştır. Bu nedenle kaza tarihinden itibaren faiz işletilmesi talebi hukuka uygun değildir.

Bununla birlikte davacı taraf dilekçesinde haksız fiile dayalı temerrüt faizi talep ederken avans faiz uygulanması gerektiğini iddia etmiştir. Öğreti ve Yargıtay uygulaması kapsamında; haksız fiil dolayısıyla zarar gören bir kişinin, zarar veren tacirden avans faizi talep edilebilmesi için her iki tarafın da tacir ve ticari işletmesi ile ilgili bir eylem bulunması gerekmektedir.

Burada “ticari işletmeyi ilgilendiren” kavramından anlaşılması gereken; işin, ticari işletmenin işletme konusu ve işleyişi ile ilgili olmasıdır. Bu kapsamda aracın ticari iş ile ilgili olması ve ticari işletmenin konusu ile ilgili bir faaliyetin yerine getirilmesi sırasında meydana gelmesi halinde, ortada ticari bir iş olduğu öne sürülebilir.

Nitekim Yargıtay da ticari aracın hususi olarak kullanılmasından meydana gelen maddi ve manevi zararlar için avans faizi değil, yasal faiz istenebileceğine karar vermiştir.

  • Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 21.05.2019 tarihli, 2016/15343 E., 2019/6435 K. sayılı kararında; “Davacı vekilince tazminat için temerrüt faizi olarak ticari faiz(avans faizi) istenilmiş, mahkemece tazminatta ticari faize hükmedilmiştir. Oysa, zarara neden olan davalıya sigortalı aracın kullanım amacı hususi olup ticari araç değildir. O halde; temerrüt faizi olarak yasal faize hükmedilmesi gerekirken ticari faize hükmedilmesi doğru değil bozma nedeni ise de; bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun geçici 3/2 maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK’nun 438/7 maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.” denilmiştir.

Dava konusu olaya bakıldığında; kazaya karışan araçlardan birisi müvekkil şirkete ait araç olmasına rağmen kaza, müvekkil şirketin ticari faaliyetinin yerine getirilmesi esnasında değil, şahsi kullanım esnasında meydana gelmiştir. Bununla birlikte davacı şirket de araç kiralama işi ile iştigal etmekte ise de kaza anında araç ticari bir faaliyet kapsamında değil, aracı kiralayan kişi tarafından şahsi kullanım halindedir.

Bu halde dava konu olayda meydana geldiği iddia edilen zarar bakımından avans faiz talep edilebilmesi hukuken mümkün değildir ve davacının bu yöndeki talebinin reddi gerekmektedir.

Tüm bu açıklamalarımız kapsamında, huzurdaki davanın haksız olduğu açıktır ve reddedilmesi gerekmektedir.

HUKUKİ NEDENLER          : TBK, TTK,  KTK, HMK ve sair yasal mevzuat

HUKUKİ DELİLLER             :Delillerimizin hasredildiği anlamına gelmemek ve davacı tarafından sunulacak beyan, itiraz ve deliller ile Mahkemece re’sen gözetilecek nedenlere karşı delil sunma hakkımız ile fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, delillerimiz aşağıdaki şekildedir:

  • Trafik Kazası Tespit Tutanağı
  • Müvekkil Şirkete Ait Araç Olan ……. Plakalı Aracın Ruhsat Örneği
  • Davacı Tarafa Ait Araç Olan …….. Plakalı Aracın Ruhsat Örneği
  • Davacı Tarafa Ait Araç Olan ……… Plakalı Aracın Servis Kayıtları ve Serviste Kaldığı Süreye İlişkin Bilgi ve Belgeler (Celbini Talep Ediyoruz)
  • Bilirkişi ve Keşif İncelemesi
  • Tanık Beyanları
  • Yemin ve İsticvap
  • Yargıtay içtihatları ve doktrin görüşleri
  • Ve sair hukuki ve takdiri bütün deliller

SONUÇ VE İSTEM              : Yukarıda açıkladığımız nedenler ve Mahkemenizce re’sen göz önüne alınacak nedenlerle;

  • Öncelikle; işbu davanın belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün olmadığından, DAVANIN USULDEN REDDİNE,
  • Bunun mümkün olmaması halinde ile haksız ve kötü niyetli açılan işbu DAVANIN ESASTAN REDDİNE,
  • Yargılama gideri ve vekalet ücretinin DAVACI TARAFA YÜKLETİLMESİNE,

Karar verilmesini bilvekale talep ederiz. Tarih:

                                                               Davalı Vekili

Av. ……………

Yorum Bırakın